Cuma, Kasım 21, 2008

telaro kasa

Bugünlerde yoğun çalışıp,
işim icabı pencere kapı ile uğraşır,
metrajı keşfi derken ,
bir kelimeyi öğrenmem lazım,
bilirim de eş anlamlısını kullandığım için
pek ihtiyaç duymam,her zaman unuturum kelimeyi...
ama kelime bana iyilik yaptı ,
bugünkü yazımın konusu oldu .

Telaro Kasa:"Pencere ve kapı boşluğunu içten ve boydan boya çeviren,kanatların ve camın takıldığı sabit çerçeve "
gugul da aradığım zaman çıkan tanım bu,
telaro italyanca bir kelime
kasa,çerçeve demekmiş,
öğrendim....

derken baktım bu kelime bir şarap markası
sever ya arkadaşlarımın bazıları
akşamları ...

http://www.vinitelaro.it/homei.htm
adresinde....

derken merakım geldi,
marangoza bakayım bu kelimenin kökeni nedir diye

marangoz

Ağaç işleriyle uğraşan ve ağaçtan çeşitli eşya yapan usta.

isim Rumca
bak sen daha neler bulabilirim
diye düşünürken,

aklıma Bekir Çoşkunun bugünkü yazısı geldi

okuyun derim okumadıysanız...

Kadın sevdasının esiri


ASLINDA kadınlar, erkeklerden daha akıllıdır.

Hiçbir erkek onca çeşit yemeğin; su, tuz, sebze, baharat oranlarını aklında tutamaz.

Ve kadınlar daha yeteneklidir.

Bir kadın aynı anda televizyon seyredebilir, fasulyelerini kırabilir, çocuğu ayağı ile sallayabilir, misafir komşu ile sohbet edebilir ve kafasının içinde akıl almaz planlar kurabilir.

Erkek yapamaz...

Yapamadığı için dört kişi birden televizyona çıkıp, topun direklerin arasından nasıl geçtiğini saatlerce tartışırlar da, yine de kimse bir şey anlamaz.

*

Ve kadın daha dürüsttür.

Hiçbir kadın kendi çıkarı için kocasını öyle-böyle giyindirip, onu öne sürüp kullanmaz...

Ama erkek?..

CHP’ye katılan çarşaflı kadınları oraya elbette siyasi çıkarı olan bir erkek götürdü. Tıpkı öbür erkeklerin, kadınlarının başındaki örtüyü gösterip bu dönemde milletvekili ya da bakan olmaları, bürokraside koltuk kapmaları, ihale almaları, binbir çeşit avanta ve çıkar sağlamaları gibi...

Ben biliyorum; kadının örtüsünün iktidar olmakta kullanılmasına kızan Baykal, çarşaflıyı görünce buna bayıldı... Çünkü o da bir erkek...

*

Pekiiiiiyyy... Erkekten daha akıllı, daha zeki ve yetenekliyse kadın, böyle kullanılmaya niye izin verir?.. Sevdasındandır...

Kadının en baskın duygusudur; sevdası...
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/10409989.asp?yazarid=2

Pazar, Kasım 16, 2008

KIRIK BİR HİKAYE

Epey keyifsizim bu günlerde
bıkkınlık mı,umutsuzluk mu anlayamadım,
herşey sanki anlamını yitirdi
anlayamıyorum...
Depresyonda mıyım ne????

Arkadaşım var liseden,
omurilik felçlisi 15 senedir
tekerlekli sandalyede
hayatını sürdürüyor
yaşama dört elle sarılmış,
ama artık tek başıma yapamıyorum ,
yanıma benimle birlikte yaşayacak
birini istiyorum...diyor,

evine giden ,gelen ,arkadaşı çok
fakat
akşam olunca
tek başına kalıyor ve
haklı olarak yalnızlıktan şikayet ediyor ve
kendine bir bayan arkadaş arıyor...
internette nasıl bir ilan verebilirim
ona arkadaşlık edecek ve evinde kalacak
takıntısı olmayan bir bayan dost ,arkadaş
bulabilmek için...
yol gösterip ,yardımcı olabilir misiniz?

Çarşamba, Kasım 12, 2008

ÖZEL HAYATLAR

"Utancın temeli işlediğimiz hata değil,
kendimiz seçmeden olduğumuz şey olmaktan gelen
küçük düşme ve bu küçülmenin her yandan görülebildiğine dair
o dayanılmaz duygudur."
DEMİŞ ÖLÜMSÜZLÜK adlı eserinde Milen Kundera...

ilk okuduğum kitabı,
Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği idi.

Ünlü yazar Milan Kundera,
Çek gizli servisi için
elli yıl önce muhbirlik yapmış
olmakla suçlanıvermiş.

Suçlayan O'nun yüzünden
bir batılı ajanın
14 yıl hapis yattığını iddia eden araştırmacılarmış.

Milan Kundera pek röportaj vermez,
hatta fotoğraf da çektirmezmiş.
Kısaca özel hayatı kapalıymış insanlara...

Haniderler ya
topluma malolmuş kişilerin
özel hayatı olmaz diye,
ama nereye kadar olmaz...

Biliyorsunuzdur belki
geçenlerde Sezen Aksu
bir magazin gazetecisini
1 yıl bilmem kaç ay
hapse mahkum ettirdi.
alkış tuttular Sezen Aksu'ya...
Şimdi tabii olay farklı birisi
mayolu fotoğrafı çekildi diye...
Diğeri ünlü bir yazar,ajanlık yapmakla suçlanıyor.
Biliyorsunuzdur yine,
Elia Kazan ünlü Kayserili yönetmen
o da arkadaşlarını ispiyonlamış Amerikada 50'li yıllarda
ama yıllar sonra çıkıp itiraf da etmişti yaptım diye
yanlış hatırlamıyorsam özür de dilemişti
yaptıklarından dolayı...
Artık ne kadar geçerliyse
çünkü pardon demekle olmuyor
bu işler,
insanların onca kaybettiklerinden sonra...
şimdi biz ne kadar bilmeliyiz ünlülerin,
yada ünsüzlerin özelini...
sorarım size?

BU FORMÜLDEN ŞAŞMAYIN

30 dakika egzersiz

Nasıl günde üç paket sigara içen bir kişinin kanser olma ihtimali bir paket içene göre daha fazlaysa, daha çok ve doğru miktarda sebze-meyve yiyen bir kişinin daha az yiyene göre korunma ihtimali de çok daha fazladır. Biliyor musunuz, eğer bu ülkedeki nüfusun büyük çoğunluğu gibi besleniyor olsaydım, şu an korkudan titriyor olurdum. Hayır ben aynen sizlere tavsiye ettiğim gibi yiyip içiyorum, ve tabiî ki ailem de... İşte ailemi ve kendimi kansere karşı korumak için uyguladığım program:

* Güne mutlaka 30 dakikalık bir egzersiz programıyla başlarım. Bu çalışmada ağırlık kaldırma mutlaka yer alır. Bunu takiben 30 dakikalık meditasyonu hiç ihmal etmem, o benim gün boyunca yanımda olacak iç huzurunu verir bana.


İşe başlamadan şu karışımı hazırlatıp içerim: 2 kereviz sapı - 2 havuç - 1 pancar - biraz maydanoz - yarım salatalık - 1 elma... İşte sizi gün boyunca ayakta tutacak bir enerji içeceği... Ayrıca hergün üç fincan yeşil çayımı mutlaka içerim, fırsat buldukça meyve yerim. Tüm bunlara ilave olarak her gün 300 mgr dokosaheksaenoik asit (DHA), 200 mgr koenzim 10, selenyum ve E vitamini desteklerini almayı da unutmam.
devamını da buradan okuyun derim...
http://haber.gazetevatan.com/haberdetay.asp?

Cuma, Kasım 07, 2008

BİR GÜNÜN ÖZETİ

Öğlen arası
benim yeğenlerin okuluna giderken
kavşakta trafik kazası
polisler adamın başında
ambulans gelmesini bekliyorlardı.
Kötü oldum
adamı yerde yatarken görünce,
neyse ki ambulans hemen geldi...

Okula gittiğimde zilin çalmasına ,
20 dakika vardı.
Aaaa bir baktım müdür muavini
ağzında sigara merdivenlerden iniyor.
Bahçede de değil ,okul binasının içinde,
şaşırdım kaldım doğrusu...

Öğretmenler odasına girip
çocukların öğretmenlerini aradım.
Hangisi varsa onunla konuşayım diye.
Sadece İngilizce öğretmenini bulabildim
o da çocuğu tanımıyorum dedi.
Resmi varsa bakayım söyleyeyim ,
bakar mısınız öğretmen öğrenciyi tanımıyor
hadi ondan vazgeçtim
tanımayabilir diyecem ama ...

Eskiden dedim öğretmene
not defterlerinizde
öğrencinin resmi olurdu,
yok mu şimdi,
yok dedi öğretmen
not defteri yok
doğrudan netten yazıyoruz notları ...

biz sanal alemde
arkadaş olduk birbirimizle,
komşuluklar arkadaşlıklar unutuldu
kopuldu gerçek hayattan derken,
bakar mısınız nelere dönmüş
eğitim yok da ...
öğretim hayatı...

Bu arada öğretmenin
birine takıldı gözüm...
tanıdık geldi bana,
sordum aynı liseden mezunuz
benden bir dönem sonra
fen bilgisi öğretmeni olmuş
benim tülinle beraber okumuşlar
hani vardı ya eğitim enstütüleri
oradan...

ben LİAM diye bir filmden
bahsedecektim asıl...
neyse dilerim yarına yazabilirim....