Perşembe, Şubat 16, 2012

Bugün güneşli bir gün,ama soğuk tabii.Servisle gelirken akan nehrin üzerinde sis vardı..Havaların ısınmaya başladığını söyleyen arkadaş kış bitiyor deyince daha sırada Mart var kapıdan baktırıp kazma kürek yaktırır deyince ben, muhabbet cemrenin dün  havaya düştüğünü söyleyen arkadaşın katkılarıyla cemre sıralarına geldi.
gugul hanıma bir sorayım dedim taa ilkokulda öğrendiğim şiiri...
bildi vallahi.şiiri de paylaşayım dedim burada.
bilinçlerimiz nasıl doldurulmuş çalışmakla ilgili...öğrenim tamam da 
eğitim canavar gibi,
onu gördüm ,anımsadım ve dahi duyumsadım.
çok sorumluluk verilmiş bizlere
anladım.
bakalım hatırlayan çıkacak mı?
12 AY
Yılın ilk ayı Ocak,
Kar yağar kucak kucak.

İkinci ay Şubattır;
Soğuğu pek berbattır.

Mart kapıdan baktırır,
Kazma kürek yaktırır.

Nisanda çiçek açar;
Sevinçle kuşlar uçar.

Mayısta kiraz yeriz,
Kuzuları severiz.

Haziranda yaz başlar.
Dağılır arkadaşlar.

Temmuz yakar, kavurur;
Ekinleri oldurur.

Ağustos harman ayı,
Sevinir köylü dayı.

Eylüle yoktur sözüm;
Getirir incir, üzüm.

Ekim ayı gelince,
Kapılırız sevince.

Kasımda yağmur bol,
Üşüme dikkatli ol.

Aralık yılın sonu,
Soğuktur eni konu.

Bu on iki arkadaş
Bizlere olur yoldaş.

Hepsi güzel, sevimli,
Çalışana verimli.

Tembeller ay, gün seçer,
Ömürleri boş geçer.

Rakım ÇALAPALA

Çarşamba, Şubat 08, 2012


''Ne zaman bir köy türküsü duysam,
Şairliğimden utanırım. ''
Bir yarışma programında bu dizeler hangi şaire aittir diye soruldu.
 bu şiiri paylaşmak istedim...
kitap okumak bir yana ,şiirlerden kopup gitmişiz doğrusu.
Okursak ne kadar samimi duygularla yazılmış olacağını görebileceğiz,
içimize işleyecek yazılanlar...
hissedeceğiz renkleri,kokuları,tatları...
kullanmayı unuttuk beş duyumuzu adeta.
ben okudum çok iyi geldi,
misss gibi.

TÜRKÜLER DOLUSU


Kirazın derisinin altında kiraz,
Narın içinde nar,
Benim yüreğimde boylu boyunca
Memleketim var.
Canıma ciğerime dek işlemiş
Canıma ciğerime,
Sapına kadar.
Elma dalından uzağa düşmez,
Ne yana gitsem nafile.
Memleketin hali gözümden gitmez
Binbir yerimden bağlanmışım,
Bundan ötesine aklım ermez.



Yerliyim yerli olmasına
ilmik ilmik, damar damar
Yerliyim.
Bir dilim Trabzon peyniri,
Bir avuç tiftik,
Bir çimdik çavdar,
Bir tutam Şile bezi gibi,
Dişimden tırnağıma kadar
Ressamım.
Yurdumun taşından toprağından şurup gelir nakışlarım,
Taşıma toprağıma toz konduranın
Alnını karışlarım.
Şairim şair olmasına,
Canım kurban şiirin gerçeğine, hasına.
İçerisine insan kokusu sinmiş mısralara vurgunum,
Bıçak gibi kemiğe dayansın yeter,
Eğri büğrü, kör topal kabulum.
Şairim,
Zifiri karanlıkta gelse şiirin hası,
Ayak seslerinden tanırım.
Ne zaman bir köy türküsü duysam,
Şairliğimden utanırım.
Şairim,
Şiirin gerçeğini köy türkülerimizde bulmuşum,
Türkülerle yunmuş yıkanmış dilim,
Onlarla ağlamış, onlarla gülmüşüm.



Hey hey, yine de hey hey,
Salınsın türküler bir uçtan bir uca,
Evelallah hepsinde varım,
Onlar kadar sahici,
Onlar kadar gerçek,
insancasına, erkekçesine,
'Bana bir bardak su' dercesine,
Bir türkü söylemeden gidersem yanarım.



Ah bu türküler,
Türkülerimiz,
Ana sütü gibi candan,
Ana sütü gibi temiz.
Türkülerde tüter dağ dağ, yayla yayla
Köyümüz, köylümüz, memleketimiz.
Ah bu türküler,
Köy türküleri,
Dilimizin tuzu biberi,
Memleket ahvalini onlardan sor,
Kitaplarda değil, türkülerde ara Yemen'i,
Öleni, kalanı, gidip gelmeyeni..
Ben türkülerden aldım haberi.



Ah bu türküler, köy türküleri,
Mis gibi insan kokar, mis gibi toprak,
Hilesiz hurdasız, çırılçıplak,
Dişisi dişi, erkeği erkek,
Kaşı kaş, gözü göz, yarası yara,
Bıçağı bıçak.
Ah bu türküler, köy türküleri,
Karanlık kuyularda açılmış çiçekler gibi,
Kiminin reyhasından geçilmez,
Kimi zehir, kimi zemberek gibi.



Ah bu türküler, köy türküleri,
Olgun bir karpuz gibi yarılır içim,
Kan damlar ucundan, mürekkep değil.
İşte söz, işte ses, işte biçim:
'Uzun kavak gıcım gıcım gıcılar'
iliklerine kadar işlemiş sızı,
Artık iflah olmaz bu kavak ağacı,
Bu türkünün yüreğinde sancı var.



Ah bu türküler, köy türküleri,
Ne düzeni belli, ne yazanı,
Altlarında imza yok ama
içlerinde yürek var.
Cennet misali sevişen,
Cehennemler gibi dövüşen,
Bir çocuk gibi gülüp
Mağaralar gibi inleyen.
Nasıl unutulur nasıl
Ömründe bir kez olsun
Halk türküsü dinleyen?



   Bedri Rahmi Eyüboğlu
 ( 1913  - 1975 )