Cumartesi, Şubat 16, 2008

benim okulum





Burası benim ilkokulum.
Adana İnkılap İlkokulu...
Mahalleden arkadaşlarla hergün, hep birlikte gittiğimiz okulumuz...
Okul Müdürünün ismi de Ata Beydi...
Atatürk'e de benzerdi müdürümüz,kaşları tıpkı onun gibi...
Başöğretmenim derdik biz okul müdürümüze o yıllarda...
Okulum 1998 Adana depreminde hasar görmüştü,
şimdi ise restore edilmiş halini görüyorsunuz.
Ben bu yazıyı yazmayı ,Zeyanın okul anılarını okuyunca karar verdim...
üniversite biteli 28 yı l olmuş ilkokulu kim hatırlayacak derken...
Kütüphane de vardı okulumuzun bahçesinde ayrı bir binada,kitap alır okurduk sanırım hangi kitabı ,hangi tarihte aldığımızı yazar ,imza atardık...
o zaman ki imzalarımız nasıldı acaba merak ettim doğrusu.
orada görev yapan Nihal Hanım'ı da hatırladım şimdi.
Boynunda inci kolyesi olurdu hep,
etek-bluz giyer,üzerinde mevsimine göre hırka ya da ceket...
ve kırmızı bir ruj sürerdi ...
sessiz olunurdu kütüphanede,şşşşt derdi Nihal hanım ses biraz yükselecek olursa...
adını hatırlayamadığım bir arkadaşımızın halasıydı Nihal Hanım,sanırım bekardı da o zaman..
En üst resimde görülen balkon gibi yerden konuşurdu başöğretmenimiz...
ve oradan ben de bir şiir okumuştum Cahit Sıtkı Tarancı'dan 1.sınıfta iken,hiç de unutmam bakın isterseniz size de okuyayım..
VAR.
Ağacı kıskanırım
Yemiş yüklü dalı var,
Bahar olsun, güz olsun
Ne güzel masalı var.
İmrenirim arıya
Petek petek balı var
Konduğu çiçeklerin
Pembesi var, alı var...diye
Ve kızararak tamamlamıştım okuduğum şiiri ,başöğretmen de başımı okşamıştı aferin diyerek...ah Zeya beni nerelere götürdün şimdi...en kısa zamanda gidip okulumu ziyaret etmeliyim ,bakalım başka neler hatırlayacağım...Tülini de yanıma alıp gitmeliyim,onun hafızası benden iyi çünkü...

Bugün Vatan gazetesinde Güngör Mengi'nin okuyucudan gelen e-postayı yayınladığı bir yazısı vardı.Sizlerle paylaşmak istedim ben de...Katılmamak mümkün mü?

“Afrika’dan bir özdeyiş...
Batılılar geldiklerinde ellerinde İncil, bizim elimizde topraklarımız vardı.
Bize gözlerimizi kapayarak dua etmesini öğrettiler.
Gözümüzü açtığımızda ise, bizim elimizde İncil, onların elinde topraklarımız vardı.

Türkiye’ye uyarlanışı...
AKP geldiğinde elimizde özgürlük, laiklik, cumhuriyet vardı.
Bize kömür verdiler, aşevlerinde yemek verdiler, gözümüzü kapayarak tekrar oy atmamızı istediler.
Gözümüzü açtığımızda ise, bizim başımızda türban, yüzümüzde sakal, onların elinde para, iktidar vardı!” Topraklarımızın ise çorak tarafı bizde, işe yarayan tarafı yabancılardaydı!..

Burada benim eklemek istediğim ,sanki bu ülke de müslümanlık Akp iktidara gelince mi kabul edildi de bu kadar yaygara koparılıyor...dinimizi yaşayamıyoruz diye...

Sular yükselince, balıklar karıncaları yer... Sular çekilince de karıncalar balıkları yer... Kimse bugünkü üstünlüğüne ve gücüne güvenmesin.. Çünkü kimin kimi yiyeceğine "suyun akışı" karar verir... Afrika atasozu