Perşembe, Eylül 18, 2008

SU


Kalyani
mumların bıraktığı isden ,yüzük parmağıyla alıp,
gözlerinin alt kenarlarına sürme çekti...
aynaya baktı...
ben de baktım aynaya
orada alman savcı Kerstin Lötz'ün
gözlerini gördüm ,
o da tıpkı Kalyani gibi boyamıştı gözlerinin altını....)))=D

Dünyanın garipliklerle dolu olduğunu,
okumazsak, izlemezsek,görmezsek
bilemiyoruz tabii ...
İnsanlar durmadan yıkanıyor
kutsal nehirde,
ama yine de kirliler
inekler de yıkanıyor aynı yerde,
yoksulluk var ama renk de var bu insanlarda,
çok renkliler...
Bir filmden sözedeceğim şimdi..
konusuyla beni
dehşete düşüren bir filmden...

Gerçi alışığız bu ülkede bu tür olaylara ,
insanların
dini ,gelenekleri kendi çıkarları için
kullanmasına...
da yine de.?????

Su / Water
Hindistan’da 1930’ların sonunda “Ashram” denen
bir dullar evinde yaşamak zorunda kalan gençli ihtiyarlı kadınları anlatıyor.
Kaç yaşında oldukları da fark etmiyor...
8 yaşındaki de var,80 yaşındaki de...
Kadınları oraya tıkıyorlar,
hiç bir geliri olmayan bu kadınlar
dilencilik yapıp ,gelenekleri uğruna
istemeden getirildikleri
bu evlerde
üstelik evin kirasını da kendileri ödeyerek
kalıyorlar...
Hindistan’da kocası ölen bir Hindu kadın
eğer yakılmayı istemişse yakılıyor,
yoksa dullar evine gidiyor...
burada sadece yaşıyorlar
bulurlarsa bir öğün yiyorlar...
ve evlenmeleri yasak,
kimse de onlarla evlenmek istemiyor...
kıyafetleri belli sokağa çıktığında tanınıyor,
yiyecek bile satmıyorlar adamlar günah diye,
kızarmış yiyecek ve diğer lezzetli yiyecekleri yemeleri de yasak...
dünyanın bütün nimetlerinden faydalanmaları
haram artık onlara...
yani diyor ki gelenekleri
kocan ölü ise sen de ölüsün...
yakılsan daha iyiydi...
bi üçüncü seçenek daha varmış
kadınlara da...
pek işlerine gelmediğinden
erkeklerin söylemediği,yok saydığı...
bu seçeneği de esrik anında
din adamı tapınakta hizmetini yapan
oradaki kadınlardan birine
kutsal kitabımızın yeni ayetlerinde var
diyerek....
eğer
aile izin verirse,
"kocasının küçük erkek kardeşiyle evlenme seçeneği"
Yıl, 1938. Hindistan’ı İngilizler yönetiyor.
Gandhi Afrika’dan geleli yirmi beş yıl olmuş.
Henüz dokuz yaşındaki Chuyia yaşlı ve hasta bir erkekle evlendirilir.
Adam kısa süre sonra ölünce,
Chuyia annesiyle babasının evine yollanır.
Oradan da kutsal Banaras şehrine götürülür ve
toplumun geri kalanının yok saydığı dullarla
birlikte yaşamak üzere bir “ashram”a bırakılır.
ve saçları kazınır.
Buradaki bütün kadınların saçı kısacık kesilmiştir.
Chuyia, bir gün
annesinin gelip onu alacağına inanır.
Kutsal Hindu Kitapları’na göre,
kaderinin ömür boyu burada
yaşamak olduğunu bilmez.
Chuyia bu evde kendisinden büyük bir sürü kadınla tanışır.
Evi yöneten Madhumati,
Shakuntala adlı sakin bir kadın ve
Kalyani adlı güzel, genç bir dul.,
sadece onun saçları uzun
çünkü yönetici kadın onu
Gulabi adında dışarıdan gelen
dönme bir muhabbet tellalı ile evlere gönderiyor...
İşte İngilizler’in Hindistan’ı terk etmesi için uğraşırken,
Gandhiji’nin kendi halkını da karşısına
almasına neden olan bunun gibi yasalar
ve alt kastlara kollarını açmasıdır.
Bu arada Kalyani, Mahatma Gandhi’nin izinden giden
ve annesinin karşı çıkmasına rağmen
kendisiyle evlenmek isteyen genç Narayan’a âşık olur.
Ne yazık ki "Ashram’ı" geride bırakmak
o kadar kolay değildir.
kız canına kıyar,çünkü ziyaret ettiği evlerden biri
onun babasınındır....
Hint asıllı Kanadalı yönetmen/senarist Deepa Mehta'nın
Water son filmi
ve hepsi Hindistan’da geçen üçlemesiyle tanınıyor.
Fire / Ateş,
Earth / Toprak
ve Water / Su
En son 2004 yılında Hindistan'da yapılan sayımda
34.000.000 dul kadının hala bu şekilde yaşadığını
yazdı filmin sonunda...

Çarşamba, Eylül 10, 2008

DERSHANELER

Zaman çabuk geçiyor galiba,
Baksanıza ayın 10’u olmuş bile,
ben hala yazamamışım utandım...
ayıp oluyor arkadaşlara
Ece’ye mesela bebeği var kızcağızın,
hem bebek bakıyor, hem misafir ağırlıyor.
Hele atalete,
Atalet migren ağrısından kıvrandığı günlerde bile yazıyor,
biz tembeller hala bakıyoruz niyeyse.
Laleye hiç lafım yok aksatmıyor çünkü. Nalan da öyle ,
Gelelim başımıza gelenlere…
Kızım üniversite tercihini yapmayıp,
tekrar sınava gireceğini beyan edince .
Ben işgüzar anne bu defa bütün dershaneleri
tek tek dolaşıp çocuğa ne verip ne alıyorsunuz
diye araştırmalara giriştim. Kurucularla öğretmenlerle görüştüm.
Sorularımı sordum cevaplarımı aldım...
Hiç kimse kendini yetersiz görmüyor
her konuda kendileri en üstün...
Bakın daha önce bildiklerimin yanında
bu sefer de bir sürü şey öğrendim.
Çocukların dershaneye gitmesi yetmiyor
her velinin bildiği gibi özel ders de alıyor çocuklar.
Kimi dershane özel derse gerek yok,
bizim verdiklerimiz yeter diyor…
Kimisi 4-6 ya da 8 kişilik sınıflar oluşturmuş
bi dolu para istiyor.
Kimi eski yıllarda kazanan öğrencilerini,
bu yıl kazanmış gibi lanse ediyor.
<>
Hiç unutmam Almanya’dan gelen arkadaşın kızına
bu yıl tatili erken bitireceğiz,
kızımın dershanesi başlayacak dediğimde şaşırmıştı.
Dünyanın hangi ülkesinde bizim ülkemizdeki kadar dershane var…
Var tabii ki ...
Adamlar dil okulu açmış dünyanın bir çok yerinde,
eğitimden öyle para kazanıyorlar ki,
hem de dünyanın turistini çekiyorlar ülkelerine ...
bizim yalnız ülkemiz de ise
insanlarımız birbirini soymakla uğraşıyor…