Cuma, Şubat 25, 2011

son hazaryalı



Son okuduğum kitap Cahit Ülkü'nün 
Son Hazarya'lı adlı romanı 
onun diğer kitapları ise
Kanuni'nin Düşü, Hürrem'in Kabusu Pargalı İbrahim Paşa


Pargalı İbrahim Paşa', Cahit Ülkü'nün Masal Olmayan Masallar adını verdiği 'üçleme'nin ilk kitabı. İkinci kitap 'Rüstem Paşa', üçüncü kitap ise '2. Selim' adlarıyla yakında okurlarımızla buluşacak...'diyor yayınevi 

Bu kitap, Korfu Adası'nın tam karşısındaki Parga kasabasında orta halli bir Rum balıkçının oğluyken, 'köle' olarak getirildiği Manisa'da Kanuni Sultan Süleyman'ın yakın ilgi ve sevgisini, sonra da güvenini kazanarak veziriazamlığa kadar yükselen 'Makbul' İbrahim Paşa'nın romanı. 

İbrahim ki, güzel Hürrem'in, Kanuni'ye cariye olarak armağan ettiğinde kendi ölüm fermanını da hazırladığını hiç düşünmemişti. Kendisi, padişahtan sonra Osmanlı'nın en güçlü adamı, Hürrem ise Sultan olduğunda, aralarındaki acımasız iktidar oyunu bir ölüm- kalım savaşına dönüşmüş, sonunda cellatlarla yüz yüze gelip 'Maktul' İbrahim Paşa olmaktan kurtulamamıştı. 

Bu romanda, Pargalı İbrahim'in görkemli ama trajik yaşamının yanı sıra, Kanuni ve Hürrem Sultan'ın kişiliklerinin gizli yanlarına da tanık olacaksınız, diyor yayın evi.

'Pargalı İbrahim Paşa' romanı aynı zamanda, Anadolu'daki en küçük beyliklerden birinin nasıl dünyanın en büyük imparatorluğu haline geldiğini, Celali İsyanları'nın kökeninde yatan gerçekleri, saray ve saray dışındaki yaşamın entrikalara dönük yüzünü merak edenler için belgesel nitelikte bir kitap... 



ama siz Son Hazaryalı kitabını okumadan 
bunlara başlamayın derim ben...
çünkü Hürrem'in saraya nasıl geldiği anlatılıyor o kitapta
tabii tarihe meraklıysanız.
Pargalı İbrahim kimmiş diye araştırınca 
neler varmış meğerse,
biz okullarda tarih mi okumuşuz ...






Şehzade Süleyman Manisa Sancak Beyi iken, bir gün bir kemençe sesi duyar ve icracıyla tanışmak ister.Karşısına getirilen kişi köle İbrahim’dir.Şehzade, İbrahim’den son derece hoşlanmış ve zaman içerisinde meclisinin ayrılmaz bir parçası olarak gördüğü İbrahim’i, sarayına sık sık davet etmeye başlamıştır.  Bunun üzerine, İbrahim’i yetiştiren dul hanım, kölesini azad etmiş.  Böylelikle İbrahim, Şehzade Süleyman’ın maiyetine girmiş.




‘Frenk İbrahim Paşa’, 
‘Makbûl İbrahim Paşa’ ve uzun bir ikbal devresinden sonra müstahak olduğu âkıbetten dolayı da ‘Maktûl İbrahim Paşa’ gibi isimlerle anılmış,Parga'lı.


Padişahın kızkardeşiyle evlenmiş ya Pargalı
Bu düğünün görkemli olduğuna dair, Kanûnî ile İbrahim Paşa arasında geçen bir konuşma 
Padişah, İbrahim Paşa’ya şehzadelerin sünnet düğününün mü, 
yoksa onun kardeşiyle düğününün mü daha görkemli olduğu 
sorusunu yöneltmiş.

Bunun üzerine İbrahim Paşa: “benim düğünüm gibi şimdiye kadar olmamış ve olmayacaktır” yanıtını vermiş. 


Padişah, bu yanıt karşısında şaşırarak, nedenini sorduğunda, İbrahim Paşa “sizin düğününüzde benim düğünümdeki kadar büyük bir davetli yoktur:  Benim düğünüm, zamanımızın Süleyman’ı olan Mekke ve Medine Padişahı’nın huzuruyla müşerref olmuştur” demiş.   




Budin’den  Herkül, Apollon ve Diana  heykelleri getirtmiş İbrahim Paşa, bunları Atmeydanı’nda bulunan sarayının önüne koydurtmuş.

Figânî adlı şair de , 
meşhur bir Acem 
beyitinden esinlenerek, 
idamına neden olacak ünlü beytini söylemiştir:
“Dü İbrahim âmed  bedeyr-i cihan; 
Yeki put-şiken şüt, yeki put-nişan”  
Bu beyit günümüz Türkçesine şu şekilde çevrilebilir:  
İki İbrahim geldi dünyaya;
biri putları yıktı, biri putlar dikti.  
Burada gönderme yapılan 
İbrahim’lerden biri, İbrahim Peygamber, diğeri de Pargalı İbrahim Paşa’dır. 



İbrahim Paşa, döneminin pek çok şairini himayesi altına almış   döneminin en geniş edebî meclislerinden birini oluşturmuş,


Âşık Çelebi, Bağdat’lı Fuzûlî’nin bile İbrahim Paşa’ya kaside
sunduğundan söz eder.
Paşa çok cömertmiş ayrıca.




Osmanlı devlet yapısı ve hâmilik sisteminin hiyerarşik yapısı, herkesin bir patrona bağlı olduğu ve her bir patronun da kendi üstündeki otoriteye karşı sorumlu olduğu, 
eklemli bir sistem gibi düşünülmelidir.
eklemdeki bir sakatlık,
makbulü maktül yapıveriyor.




© Esma Tezcan dan alıntılar .

Perşembe, Şubat 24, 2011

Mor han

Bedri Rahmi Eyüboğlu, "Mor Han", 1975, duralit üzerine akrilik, 61x101 cm., ( Bedri Rahmi’nin en son yaptığı tablo, Eyüboğlu Ailesi koleksiyonu)


Bedri Rahmi'nin Atölyesinin Girişinde Asılı Yemin 
Bugüne kadar resim sanatı alanında 
Yapılagelmiş olanları inceleyeceğime
Kendini bütün dünyaya kabul ettirmişler
Arasında beni en çok saranlarını ayırarak
Onlara kendi aramalarımı, denemelerimi
Katacağıma 
Alışılagelmiş, basmakalıp, hazırlop
Klişeleşmiş çiğnene çiğnene tadı tuzu
Kalmamış hiçbir şeyi tekrarlamayacağıma
Elimden çıkan her çizgiye 
Her lekeye
Her renge
Her beneğe
Kendi aklımı
Kendi tecrübemi
Kendi tasamı
Kendi ömrümü, yüreğimi basacağıma
Aldığım nefes, içtiğim su, bastığım toprak
Gözüm, kulağım, burnum,
Elim, belim, dilim, derim üstüne 
Yemin ederim
Yemini bozduğum gün
Burdan giderim.





Lale derken
mor,
atalet Bedri Rahmi şiiri yayınladı
mor...
baktım ben de ,ne varmış diye
mor,
buldum yine bir Bedri Rahmi şiiri
mor gelin...


Tabloları var Mor Han,
Mor takkeli Hacı
usta sevmiş mor rengi...


Pazarda bal var gelinim türküsüne uyarlamış ozan.
“Ben şimdi uyur giderim


Gelinim
Mor gelinim
Karanlığım yumuşacık
Tramvay tellerinde üç kıvılcım
Nar fidanlarında üç tomurcuk
Kıvırcık saçlı bir kız
Kıvırcık saçlı bir çocuk
Ben imdi uyur giderim
Gelinim
Mor gelinim
Sana doğru
Usulcacık” (“Mor Gelin”, Bigüzel, s. 218)


Leyla Halid demiş Lale,
unutulur mu ?o kadın
ne kadar cesurdu o yıllarda dünyaya meydan okuyan haliyle...
şimdi görüyor musunuz onun o yıllarda kullandığı kefiyeyi,
filistin liderlerinin boynunda,
sakallı takkeli adamlar var şimdi...


Arafat'la bitti Filistin davası bencileyin ,
en son Arafat'ta görmüştüm siyah beyaz kefiyeyi...
sonra dünyanın her yerinde rengarenk kefiyeler...
pazarlama ürünü oldu o da
diğer ,değerli ,
bir anlamı olan
fikrini ifade eden
semboller gibi.


resim www.artam.com/dan

Perşembe, Şubat 03, 2011

Bir Hint masalına göre, Kedi korkusundan devamlı endişe içinde yaşayan bir fare vardır.

Büyücünün biri fareye acır ve onu bir kediye dönüştürür.

Fare, kedi olmaktan son derece mutlu olacağı yerde bu kez de köpekten korkmaya başlar.

Büyücü bu kez onu bir kaplana dönüştürür. Kaplan olan fare, sevineceği yerde avcıdan korkmaya baslar.

Büyücü bakar ki, ne yaparsa yapsın farenin korkusunu yenmeye imkân yok .Onu eski haline döndürür.

Ve der ki,

'Sen cesaretsiz ve korkak birisin. Sende sadece bir farenin yüreği var. O yüzden ben sana yardım edemem.'

Ders 1: Korkak  ne yaparsan yap, yine korkaktır.
Ders 2: Ne kadar şans verirsen ver,o yine aslına dönecektir.
Ders 3: Bu kadar uğraşmaya değer mi?Çekiver kuyruğu gitsin....
Arkasında birileri olmayan korkaklar ne yaparlar diye düşünsek mi acaba?değmez mi uğraşmaya